Sosyal Medya

Makale

Dini Yorum Yapmanın İmkanı…

Modern özne'nin yorum hakkının kutsallığı üzerinden mevcut yorumların eÅŸ deÄŸer oluÅŸuna yapılan gönderme sorunludur. Mesele din olduÄŸunda bu daha da büyük bir soruna göndermedir. Dini sahada yorumun belirli kriterleri vardır ve bu kriterlere uymayan yorum reddedilmiÅŸtir. O yüzden her önüne gelenin yorum yapma imtiyazı yoktur. Bir bilgiye istinaden yorum yapabilmenin önü ise açıktır. Bu bilgi usul ilmine muvafık oluÅŸan bilgidir.  Modern özne, bilginin kaynağı olarak kendisini kabul eder. Bu yüzden bilgi bizzat öznenin kendisine aittir. Ä°ÅŸte bu algı üzerinden dini yorum yapanların ciddi bir sorun oluÅŸturacağı bellidir.

Bugün kriterleri kim denetleyecek diye soru aklımıza takılabilir. Denetleme tekil bir eylem deÄŸil…  Kuran ve sünnetin üzerinde ittifak edilen boyutu tekil bir ÅŸahsa indirgenemez, bir ilmi gelenekten hareketle oluÅŸturulmuÅŸ bir episteme üzerinden yapılır. Bilginin kendi akışı içinde oluÅŸturulmuÅŸ bir usulden bahsediyoruz. Bu bazı farklılıkları içinde taşımasına raÄŸmen genel bir kabule dönüşmüş ve sıhhatli bir bilginin zeminini oluÅŸturmuÅŸtur. Ä°ÅŸte bu usul üzerinden denetleme yapılabilir ki daha önce de yapıldığı gibi…

Bunlar kimdir sorusu doÄŸal olarak zihne üşüşür…

Åžahıs olarak bir ilim usul geleneÄŸi üzerine yetiÅŸmiÅŸ ve yeterli ilmi birikime haiz olan her Müslüman bu denetleme iÅŸini yapabilir. SomutlaÅŸtırılarak ÅŸudur demenin gereÄŸi yoktur. Ãœzerinde ittifak yapılan ilkelerdir. Ä°cma/mutabakat olmadan neyin din veya doÄŸru olduÄŸuna kim karar verecek, kiÅŸinin kendisi mi? Denetçiler hem dün hem bugün hem de yarın’da da vardırlar ve var olmaya devam edeceklerdir. Bunun temel sebebi de ilim usul geleneÄŸine ait olmalarıdır. Bugünün denetçileri dünün ilim usul erbabının yolunda yürüyenlerdir.

Bu ilim usul geleneği içinde yer almayanların yorumları kabul görülebilir mi?

Çok büyük ve önemli bir müktesebatı yok sayanlar, doÄŸal olarak içinde bulundukları kültürden beslenirler. Bu yüzden bir usul ilim geleneÄŸine haiz olmayanların yorumu kendi ÅŸahsi dindarlıkları için dilerlerse uyarlar ama baÅŸka Müslümanların bu yoruma uymaları beklenemez. Çünkü kiÅŸi, ihtiyari olarak kendi geleceÄŸini belirleme imtiyazına sahiptir. Bu yaptığı ÅŸeyin dini olduÄŸunun kesinliÄŸini göstermez o kadar…

KiÅŸisel fıkha baÄŸlılık ile düşüncenin sıhhat ÅŸartları baÅŸka ÅŸeylerdir. Yani kiÅŸinin cennet veya cehenneme gitmesi ÅŸahsi çabasına ve emir ile nehiylerine baÄŸlılıklarına baÄŸlıdır. Fakat bilginin sıhhat ÅŸartları baÅŸka bir seçenek ifade eder. Ä°lahi dileme hakkında ileri geri konuÅŸmak iÅŸimiz deÄŸildir. Ä°nsanlar, kültür üzerinden bir ahlak edindikleri gibi kiÅŸisel iliÅŸkilerini nasıl kuracaklarını da öğrenirler. Neyin yasak ile neyin serbest olduÄŸu konusunda da kafası karışmaz. Mesele, sorunun güncel hale dönüştürülmesi ve hükmün an’a yorumlanması meselesinde ortaya çıkar. Bu bir ilim gerektirir. Sözlük üzerinden anlam belirlemek dinin anlaşılmasını saÄŸlamaktan çok yetersiz bir eleÅŸtiri üzerinden yıkıcı bir sorumsuzluk örneÄŸi haline dönüşecektir. Bunun örnekleri ise çoktur. O yüzden bugün rahatlıkla salatı/namazı dua olarak kabul edip herhangi dini bir amelin varlığını yok sayanlar gittikçe seslerini çıkarma cüretinde bulunmaktadırlar. 

Ayrıca yanlış uygulamalar yüzünden bütün bir tarihi birikimi yok saymanın kazandırdığı herhangi bir doÄŸru payda da yoktur. Ä°nsanlık tecrübesi, tarihsel sürekliliÄŸe dayalı olmayan herhangi bir düşünceye sahip olunmadığını gösteriyor. Bütün batı kültürünün kendisinden 2500 yıl öncesinin Platon’una dipnot olduÄŸunu kendi filozofları söylüyor. Bunu ayakta alkışlıyoruz. Ama 1400 yıllık bir ilim usul geleneÄŸini rahatlıkla yok sayabiliyoruz. Bu çeliÅŸkili durumu izah etmekte zorlanmamak mümkün deÄŸil! 

İçinde yaşadığımız dönemde meydana gelen şiddet ve çatışma halinden kim sorumludur?

Bugün Müslümanların hali pürmelâli ortada, ne düşünsel bir birliÄŸe ne siyasi bir birliÄŸe sahip deÄŸiller. Paramparça ve sürekli çocuk, kadın ve yaÅŸlıları öldürülmektedirler. Bunun sorumlusu bir usul ilim geleneÄŸine baÄŸlı Müslümanlar deÄŸiller. Bunun asıl sorumluları, batı kültürünün yerli gönüllü baÄŸlıları ve bu baÄŸlılık üzerinden Müslüman ahaliye yöneticilik yapan ihanet sahibi muktedirlerdir. Ä°ktidar erkini elinde tutmanın bedeli ile batı ile kader birliÄŸi yapan ihanet ÅŸebekesinin sorumluluÄŸunu bir usul ilim geleneÄŸine sahip Müslümanlarına yıkmak ve suçlamak iktidar erkinin günahını örtmek ve Müslüman olmayı yok sayan batıya çanak tutmaktan baÅŸka bir sonuç doÄŸurmaz…

Bugünkü sorunları çözmek için iki seçenek öne çıkmaktadır. Birincisi, mevcut Müslüman tecrübe ve birikimini yok saymak ve yeni elde edilen modern kültürün saÄŸladığı bilinç ile yeniden dini düşünceyi yorumlamak ve aradaki bütün aracıları çıkararak kiÅŸisel yorumun kutsanmasını saÄŸlayarak bunu Müslüman dindarlığının yegâne temeli yapmaktır. Ä°kincisi ise modern düşünce ve kültürün ayartıcı bir kültürü inÅŸa ettiÄŸini ve Müslümanların bu kültür yüzünden ifsada düştüklerini dillendirdikleri gibi geleneÄŸin sahip olduÄŸu bir ilim usul geleneÄŸini kabul ederken sabit ve deÄŸiÅŸken yapısı üzerinden yeniden ama asli tecrübeyi dikkate alarak yorum yapmak ve yenileyici bir düşüncenin zeminini kurmaya çalışmaktır. Arada farklı tercihlere yönelen kiÅŸiler var. Ama bu iki temel tercih sahipleri zaten o tercihlere yönelik eleÅŸtirilerini yaptıkları için burada o tercihlere deÄŸini yapılmayacaktır. 

Bu usul ilim geleneÄŸini belirleyen ilkeler neler olabilir?

Bir usul geleneÄŸine gönderme yapmak geleneÄŸe gönderme yapmak deÄŸildir. GeleneÄŸin, fıkıh, tefsir, kelam ve ahlak üzerine oluÅŸturulan müktesebatı gündeme taşımak deÄŸil bu müktesebatı oluÅŸturan usule gönderme yapmaktır. Farklı usullerin oluÅŸturduÄŸu farklı mezheplerin varlığı açık… Tam da bu farklı mezheplerin usulünü oluÅŸturan ortak noktaları ilim usul geleneÄŸi kavramsallaÅŸtırmasına göndermedir. Yani yorum yapabilmenin mümkün kıldığı yoruma  gönderme deÄŸil bu yorumu yapabilmenin usulüne göndermedir. Tefsir, hadis ve fıkıh meseleleri usul üzerinden denetleniyor, bugünde bu denetimi yine aynı usulü harekete geçirerek yapabiliriz. Âlim, bu ilim usul geleneÄŸini takip edebilecek donanıma sahip olan Müslüman ÅŸahsiyetlerdir. 

Müslüman olmanın Kuran temel ilkelerini belirlemiÅŸ, ayrıntı yerine temel ilkeleri koymuÅŸ ve neyin helal neyin haram olduÄŸuna dair bilgileri açık bir ÅŸekilde belirtmiÅŸtir. Vasat bir Müslüman’ın neye inanacağını da belirtmiÅŸtir. Burada bir sıkıntı yoktur. Ama bir düşünce oluÅŸturmak, bir yöntem üzerinden ilkeyi güne uyarlama çabalarını serbest ve kiÅŸiye özel bırakma konusunda aynı kesinlik yoktur. Hesabın tekil verilmesi ile dinin emir ve nehiylerinin an’a yorumlanması aynı ÅŸey deÄŸildir. Hükmün güne uyarlanması bir ilim usul ciddiyetine haiz olmakla yükümlüdür. Her bilenin üzerinde bir bilen vardır. Ä°lim uÄŸrunda çaba ve gayrete yapılan vurgu açık bir ÅŸekilde birilerinin diz çöküp Müslümanların meselelerini çözüme kavuÅŸturacak bir eÄŸitim sürecine ihtiyaç olduÄŸunu aÅŸikâr kılar. Herhangi bir edebiyat metnini veya ironi, alegori, sembol ve imge üzerine bir bakışı olmayan kiÅŸinin neredeyse baÅŸtan aÅŸağıya yoÄŸunluklu bir edebi ÅŸaheser olan Kuran’ın herhangi bir ilim olmadan tercümeler aracılığı ile öğrenilebileceÄŸini söylemek bir seviyesizliktir. EÄŸer herkes hakikate ulaÅŸacaksa peygamberin varlığı gereksiz olurdu. Hâlbuki bir lütuf olarak peygamberi gönderen Allah’a hamd etmek yakışır mümin kiÅŸiye. Hakikat, ancak arayışa sahip olanın hakkı olacaktır ki o da her arayanın bulamayacağı gerçeÄŸini de dikkate alınarak...

Hükmün kaide olarak uygulama alanına dair yorumu için gerekli olan ÅŸey baÄŸlam, tarihsel süreç ve hangi soruya istinaden indirildiÄŸi gibi birçok ayrıntı isteyen bilgilere olan ihtiyaç açıktır. Bütün bu bilgileri bir tarafa bırakarak kendi yorumu ile akıl yürütmenin tutarlı bir mantığı yoktur. 

Söylediklerimi izaha gerek yoktur. Çünkü sadece sosyal medyaya şöyle bir göz atar ve dini tartışmalara bakarsanız, meselenin nasıl bir kangren oluÅŸturduÄŸunu gözlemlersiniz… Belki kısaca akıl meselesini de deÄŸerlendirmeye tabi tutarak sonuca ulaÅŸalım: mutlak anlamda bir akıl karşıtlığı Müslüman açısından düşünülemez bile… Tıpkı mutlak bir düşünce karşıtlığı da mümkün olmayacağı gibi… O zaman akıl modern veya felsefi akıl üzerinden tanımlandığı zaman bir Müslüman açısından kabul edilebilir ÅŸartları kaybediyor. Çünkü bu anlamda akıl tanımlanmış ve kesinlik ifade eden bir tanıma sahiptir. Bu aklı eksene alan bakış ayeti de doÄŸru yorumlama imkânını kaybeder. O yüzden akıl ancak iÅŸlevselliÄŸi üzerinden bir tanıma kavuÅŸturulursa tabii ki en doÄŸal hali ile Müslüman kiÅŸiye yakışır. Ve eÄŸer illa tanımlanmış bir akla sahip olunacaksa bu ilim usul geleneÄŸinin doÄŸal sonucu olarak ortaya çıkan akıl olmalıdır. Ama bu akıl, doÄŸal olarak ayete tabi olan Sünnete tabi olan olacaktır. Ä°lim Usul geleneÄŸinin tabii sonucu olarak bir akla sahip olacağız ve yorumu da buna bina edeceÄŸiz… 

Ä°ÅŸte denetleyici akıl ve Müslüman âlimin sahip olduÄŸu taakkul budur…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.